-
1 düz çizgi
n. straight -
2 düz çizgi
straight line -
3 düz çizgi halindeki
adj. rectilineal, rectilinear -
4 çizgi
çizgi Strich m, a MATH Linie f; (Stirn-, Gesichts)Falte f; Kratzer m;çizgi film Zeichentrickfilm m;düz çizgi MATH Gerade f;eğri çizgi Kurve f;kısa çizgi (işareti) Divis n, kurzer Bindestrich m; Trennungsstrich m;uzun çizgi (işareti) Bindestrich m -
5 düz
гла́дкий* * *I 1.1) гла́дкий, ро́вный, пло́скийdüz arazi — ро́вная ме́стность
düz tahta — гла́дкая доска́
düz yer — ро́вная ме́стность
2) прямо́й, гла́дкийdüz çizgi — пряма́я ли́ния
düz saçlar — прямы́е / гла́дкие во́лосы
3) пло́скийdüz kayık — плоскодо́нка
4) без каблуко́в ( об обуви)5) гла́дкий / одноцве́тный (о ткани и т. п.); без украше́ний, просто́й ( об одежде)2.düz kumaş — одноцве́тная гла́дкая ткань
равни́наIIвиногра́дная во́дка -
6 düz
См. также в других словарях:
düz — 1. sf. 1) Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan Düz tahta. 2) Kıvrımlı olmayan, doğru Düz çizgi. 3) Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi 4) Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı) 5) Yayvan, altı derin olmayan Düz kayık. Düz tabak. 6) Kıvırcık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğik çizgi — is. 1) Düz olmayan çizgi 2) Yan yana yazılan dizeler, kelime grupları ve cümle ögeleri, adres yazarken kapı numarası ile daire numarası vb.nin arasına konulan noktalama işareti (/) 3) mat. Bölme işlemini gösteren işaret … Çağatay Osmanlı Sözlük
Cumhuriyet — Type Daily newspaper Format Broadsheet Owner Cumhuriyet Foundation Founded 1924 Political alignment Kemalism La … Wikipedia
çubuk — is., ğu 1) Körpe dal Asma çubukları taze de duman yapıyor, duman kaçtı gözüme. C. Uçuk 2) Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey Sıcak bir demir çubuktan niçin elini çekiyorsun? H. C. Yalçın 3) Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğri — sf. 1) Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı Eğri bir yol. 2) Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves Eğri kılıç. 3) Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail Eğri bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğik — sf., ği 1) Yatay bir çizgi veya düzlemle açı oluşturacak biçimde olan, yalman, mail, şev 2) Eğilmiş olan, dik veya düz olmayan 3) Bükülmüş Başı yine yere eğik, sol kolu yine kalçasındaydı. Ö. Seyfettin 4) is., mat. Dik veya paralel olmayan doğru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
taban — 1. is. 1) Ayağın alt yüzü, aya 2) Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı 3) Ayakkabının alt bölümü 4) Kaide 5) Bir şeyin en alt bölümü 6) Değerlendirmede en alt derece 7) Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ufuk — is., fku, Ar. ufḳ 1) Düz arazide veya açık denizde gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer, çevren Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) coğ. Çekülün gösterdiği dikey çizgi ile gözlemci üzerinden geçen düzlem, göz erimi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
qırış — is. 1. Bir şeyin büküldüyü, qatlandığı yerdə qalan iz; bükük yeri, bürüşük. Paltarın qırışlarını ütü ilə düzəltmək. 2. Üz, bədən dərisində və s. də əmələ gələn dərin cizgi, qırışıq. Qəhrəman aralandıqca Nubar qarının qara və qırış (sif.) sifətini … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti